BİR @rotasizevren HİKAYESİ
MUTLULUĞA UZANAN KENT ; SİNOP
81 İl’e yolculuğumuzda bugün Türkiye’nin en mutlu kenti seçilen, ülkemizin en kuzey noktasında bulunan Sinop Yarımadasına uzanıyoruz. Atatürk’ün Samsuna çıkmadan önce uğradığı “Ne olurdu Sinop’un yarı güzelliği Ankara’da olsaydı” sözleriyle kendine ayrı bir değer katan kent, bulundurduğu doğal güzellikleriyle heyecan ile görülmeyi bekleyen şehirlerimiz arasında. Batı Karadeniz turunda Kastamonu gezimi yaz yağmurunun altında tamamlamış bulunmaktayken son durağım olan Taş Köprüden yavaş yavaş ana yola doğru yürüyor, hem Sinop hem de yeni bir kentle kucaklaşmak için heyecan içinde bekliyordum. Otostop çekebileceğim uygun bir konum ararken, istediğim konumu bulduğumda saat 16.30 civarlarını gösteriyordu yağmurun yerini güneşe bırakmasıyla ortaya çıkan gökkuşağı güzelliğinin altında otostop çekmeye başlamıştım.
Yarım saate yakın bir bekleme süresi geçirdikten sonra kamyonet tarzı bir araç ile yaklaşık 60 kilometre bir yol kathedip, Sinop’a bağlı olan Osmanköy’e kadar vardım. Artık bulunduğum noktadan, merkeze varışıma son 80 kilometre yol kalmıştı, şanslıydım ki buradan hem tek atmış hem de otostop ile gezen gençleri her zaman aracına alan, seyahat kültürünün çok önemli olduğunu takdim eden kendisinin ve eşinin Türkiye’de bir çok yeri gezip, görmüş gezgin bir çift ile Sinop’a varmış bulunmaktaydım. Sinop merkezine girdiğimizde, trafik lambalarını görmemek ve herkesin trafikte birbirine saygı ve kurallara göre yol vermesi beni oldukça mutlu etti. Yeni insanlar tanımanın mutluluğu içerisinde onlara teşekkür edip araçtan indim ve artık uzun saatlerdir bir şeyler sokmadığım midemi doyurma vakti gelmişti.
Batı Karadeniz turuma çok az bir miktar para ile çıktığım için meşhur şeylerden tadamıyor, öğün atlıyor ve genelde öğünlerimi bir marketten barbunya pilaki, tırnak pide ve bir kutu içecek ile geçiyordum. Yiyeceklerimi aldıktan sonra sahilin yukarı taraflarına yürüyüp benden başka kimsenin olmadığı kendime özel bir alan bulup yemeğimi yerken izlediğim sonsuz deniz ve güneşin batışının yarattığı o güzellik yemeğime adeta farklı lezzetler kattı. Uzun bir süre dinlendikten sonra hava artık kararmıştı benim ise uygun çadır kuracak yer bulmam gerekiyordu. Çarşıya inip bir dükkanın önünde duran genç bir kişiye çadır kuracak yer sordum. Tarif ettiği sırada motoruyla önümüzden geçen arkadaşını durdurup, arkadaşına beni oraya bırakmasını söyledi. Arkadaşı bana atla demesiyle motorla çadır kuracağım alana doğru geldik.
Kumsal bir sahil ve bir tane küçük işletme bulunuyordu. Motordan ineceğim sıra kendi adını söyleyerek işletmeden diğer ihtiyaçlarımı giderebileceğini söyledi ve bende ona teşekkür ettikten sonra kendisi merkeze geri döndü. Çadırımı kurmam için daha erken saat olduğu için işletmeye gittim hem ağabeyin ismini söyleyerek hem de rica ederek diğer ihtiyaçlarımı gördüm. Gece çadırı kurmadan önce çok kuvvetli bir rüzgar ile karşılaştım ve çadırı kurmakta çok zorlandım hatta en son içeride bulunan işletme sahibi beni görüp yardım etmesiyle çadırı kurup uykuya geçebildim.
Sabah çadırımın penceresini Karadeniz’in o deli dalgalarına karşı açtıktan sonra yavaşca toparlandım ve merkezde bulunan Tarihi Sinop Cezaevini görmek için ilk adımımı attım. 1999 yılından itibaren müze olarak faaliyet gösteren Tarihi Cezaevine giriş için 5 lira ücret ödedikten sonra cezaevinin kapısından ilk adımı attım. Bir zamanlar ‘Anadolunun Alkatrazı’ olarak anılan tarihi cezaevi tüm sezon boyunca dark (hüzün) turizmi olarak yoğun faaliyet görmekte. İçeride cezaevini gezerken, gördüğüm çocuk koğuşları, işkence odaları, hücreler beni oldukça etkilemişti. Sinop cezaevi içerisinde bir çok ünlü kişileri barındırmış, içlerinden ünlü yazar olarak Sabahattin Ali’nin de burada cezaeviyle özdeşleşen ‘Aldırma Gönül’ şiirini yazmasına sebep olmuştur.
Cezaevini gezdikten sonra Sinop’un doğal güzelliklerine doğru yol almaya başladım ve 14 kilometrelik yolculuk sonrasında Hamsilos Koyuna geldim. Tahmin ettiğimden daha güzel bir doğa manzarası, masmavi denizi olan bu koy buzul aşındırması sonucu oluşmuş Türkiye’deki tek fiyort, dünyada kendiliğinden oluşan tek koy ünvanını taşıyor. Doğanın içerisinde tek başıma mavi ve yeşilin en güzel tonlarını izleyip huzurla buluştuktan sonra buradan bir diğer doğa harikasına doğru yol almaya başladım.